YEREL

EDEBİYAT DA TÜKETİLDİ

27.05.2022 - Cuma 16:02

Bir yazar olarak değil, bir okuyucu penceresinden bakmak istiyorum günümüz edebiyatına. Aslında günümüzde edebiyat kaldı mı diye de sormadan geçemiyorum kendime. Şu teknoloji ne illet bir şey oldu çıktı hayatımızda. Sonu alınmayan ama her alanı kendi içinde çürütmeye başlayan, hastalıklı bir hücre gibi herkesi sarıp sarmalayan bir şey…

İlk etkilenen sanatçılar olmuştu bu furyadan. Hani o kaset devrinin kapatılması, ardından CD çalarların çıkıp, onunda hemen akabinde hızla çoğalan internet dünyası. Yani günü birlik patlayan sanatçılar mantar gibi çoğalıp durdu hayatımızda, bir yıl sonrasında hatırlanmayan ama her yıl yerini bir yenisinin doldurduğu sanat dünyası. Yok, öyle eskilerin Barış ağabeyleri, Ferdi babaları, Cem Karacaları, İlhan İremleri, Erol Evginleri… Anlık oldu her şey hayatımızda. Çabucak tükettiğimiz, hemen yenisini istediğimiz sanat dünyası…

Hep eleştirdiğimiz Yeşilçam filmleri… Eleştiririz, beğenmeyiz ama bugün bile gördüğümüzde izleriz. Peki, son yapılan filmleri düşününce ne geliyor aklımıza? Çoğu unutulup gidiyor işte… Çünkü hızla tüketiyor daha iyisini istiyor, yetinmeyi bilmiyoruz. Her şey sıradan geliyor gözümüze, bir komedi filminde dahi gülüp geçiyor ikinci kez izlediğimizde artık gülemiyoruz ama hala Kemal Sunal, Şener Şen, İlyas Salman filmlerine gülüyoruz. Bir nevi geçmişimizin belki de sade yaşantısını özlüyor, izledikçe keyif alıyoruz.

Bu tüketilen toplumun içinde kitaplarda anlık olmaya başladı. İnternet üzerinde yazılan amatör aşk yazıları, bir bakıyoruz patlamış, diğer yıl bir yenisi gelmiş.

Aşk denilen şey, bizim o bildiğimiz, yürekten sevdalar, masumiyetler değil artık yalnızca cinselliğin ön planda olduğu kavramlar yani hızla tüketilen kısa mutluluklar. Yaz internette cinsellik kokan aşk yazıları, hooooopppp ünlendin! Neymiş efendim fenomen olmuş… Gençlere hitap etmiş… Peki sonrası! Yok, çünkü yarın o aşk hikâyesinin yerini hemen hemen aynısı olan fakat içindeki şehvetli sahneler biraz daha artarak yerini alacak…

Kalmadı öyle yılları katmer katmer katlayıp bugün bile gündem olan yazarlarımız! Reşat Nuriler,  Halide Edibler… Ayşe Kulinler… vb… Yeni de olmayacak. Çünkü edebiyatta ağırlığını kaybetti. Okurken seni anlatılan bölgelere alıp götüren, nakış nakış işlenmiş kelimeler yok…  İşin ucunda para olunca arz talep meselesi çevresinde ilerliyoruz. Anlamadan edebiyatımızda kayıp gidiyor elimizden… Sorgulamamız gerekir aslında; neden hala yüz yıl önce yazılmış bir eserin yerini kimse dolduramıyor? Okuduğunuz kitabı tekrar okuduğunuzda sizi her defasında farklı hissiyatlara ya da farklı ana fikirlere götüren kitaplar hangisidir? Dönüp dolaşıp yine cevabı klasiklerde buluyoruz. Her okuduğumuz yaş grubunda bize bambaşka fikirler verir… Bir de popülaritesi yüksek bir roman düşünün, ilk okuduğunuzda keyif verir, heyecan katar ama hikaye ve anlatım öyle net ve açıktır ki ikinci kez okumaya kalksanız sıkılırsınız artık yerini bir şey almaz… Aynen alırken fahiş fiyatlarda olup, ikinci ele düştüğünde onda bir fiyatına dahi gelmeyen kitaplar kategorisi. Elbette herkes her şeyi okuyup fikir edinmeli ama bu kadarda abartılı bir duruma düşürülmemeli. Kalite olmalı, süzgeçten geçirilmeli. Bir konuyu işlerken özellikle anlatılan olumsuz karakter üzerinden mesaj verilmeli, onun hatası gösterilmeli. Gençlere verilen mesaj özenti olmamalı aksine öğretici olmalı…

Kısacası fikrimi sorarsanız, kitap okumuyoruz, okuduğumuzu zannediyoruz… Hızla tüketmeye devam ediyoruz.

Kısacası acınacak halimize gülüyoruz…

Yapay mutluluklara devam…

Sevgilerimle;

YORUM YAZ