YEREL

BİR KİTAP, BAMBAŞKA HAYATLAR…

24.03.2022 - Perşembe 20:41

Bir kitap geçer elinize, bir bakmışsınız sizi bambaşka diyarlara, bambaşka hissiyatlara kısacası derin ve kederli bir yolculuğa sürüklemiş. İçinizde buruk bir hüzün, anlaşılmaz bir duygu yoğunluğu... İşte ben de şuan şu saniye gecenin tam tamına bir buçuğunda, son sayfasını bitirip kitabımla vedalaştığımda sanki bir zaman makinesinin içinden çıkıp geriye dönmüş gibi hissettim kendimi. Oradaki çaresiz insanlardan ayrılmanın üzüntüsü mü, hazinle biten bir mücadelenin acısı mı, yoksa yalnızca yaşamayı nefes almak olarak algılayan zavallı insanların, küçük bedenlerindeki koca yürekle verdikleri mücadelenin gururu mu bilemedim. Oysaki dünya ne kadar dönerse dönsün, takvim sayfaları ne kadar ilerlerse ilerlesin aslında iki asır önce yaşanan birçok şey belki kılık değiştirmiş ama sonucu aynı. Güçlünün ayakları altında ezilen güçsüzler! Paranın güç olduğu, emeğin daima sömürüldüğü toplum!

Belki bahsettiğim bu dev eseri az çok tahmin etmişsinizdir…

Fransız Edebiyatı’nın en değerli eserlerinden biri olan Germinal… Emile Zola tarafından kaleme alınmış, sömürülen kömür işçilerinin gerçek ve bir o kadar çarpıcı hayatlarını gözler önüne seriyor. Gözlerinizin önüne gelen öyle bir görüntü ki bu kaybolup gidiyorsunuz içinde. O insanların geleceğe karşı hiçbir umudu olmadan yalnızca bir parça ekmeğe tamah etmeleri… Natüralizm akımının öncülerinden olan Zola, hiç bir gerçekten sapmadan ve betimlemeleriyle her şeyi olduğu gibi okura aktararak öyle derinleştirmiş ki hikâyeyi. Akıcı bir dil, derin bir anlatım… Zola tüm bu gerçeklikleri saptayabilmek ve doğal hayatı birebir sunabilmek için romanı yazarken bizzat kömür işçilerinin aileleriyle kalmış, aylarca kömür ocaklarında bulunmuştur. Romanda geçen o insanların birçoğu gerçek hayatlardan alınmıştır. Belki bir roman deriz ama biliriz ki emek sömürücülüğü yaşanmıştır, o insanlar o acıları çekmiştir ve hala günümüzde dahi devam eden sömürüler insanları paramparça etmeye devam etmektedir.

Belki kitabı okumayanlar vardır ve ipuçları verip okuyacak dostların heyecanını yitirmek istemem lakin kısaca şöyle değinebilirim: Kurulan bir maden mahallesi ve ömürlerini bu mahalleden hiç çıkmadan, yerin metrelerce altında çalışıp, tek odalı evlerde iç içe yaşayan ve aldıkları parayla karınlarını dahi doyuramayan insanların hayatı içler acısı… Çocuk işçiler daha yedi sekiz yaşında ocakların en derin dehlizlerinde çalışmaya başlıyor. İşçiler bir alırken işletme yüz kazanıyor bu da yetmezmiş gibi zamanla verilen ücretler yine kesintiye uğruyor bu son kesinti artık insanları çileden çıkarıyor ve grevle giriştikleri mücadele direnişe dönüşüyor; açlıktan ölümü göze alacak kadar derin bir direnişle başlıyorlar mücadeleye. Aç kalmış bir kurdun şehre inmesi gibi bir durum. Yoksulluğun, soğuğun ve açlığın getirdiği dürtülerle neredeyse insani duygularını kaybedip vahşi birer hayvana dönüşmüşçesine direnen ama sonunda bu direnmeye yenik düşüp burjuvanın ayakları altında ezilip yok olan bir toplum.

Marx’ın bir sözü vardır, “Bir yerde değişim olması için sınıf çatışması olması gerekir,” diye. İşte bu romandaki toplumun özelliklerine baktığımız zaman da Marx’ın kapitalist toplumların özellikleri görülür. Çünkü romanda da burjuvalar vardır ve bu burjuvalar işçi sınıfının emeğini, gücünü ücret karşılığında kullanmıştır. Roman da ki yaşanılan toplumun özelliği kapitalist toplumdur, istenilen ise sosyalizmin özelliklerini barındıran, burjuvanın olmadığı sınıfsız bir toplumdur. Yani roman çağını çok güzel anlatırken bakıldığında çağımızı da gayet güzel anlatmış oluyor. Yani iki asır önce yaşanan birçok şey günümüzde yaşayan toplumun içinde de gözleniyor. Zenginler çok zengin, fakirler çok fakir… Her gün ilerleyen emek sömürüsü ve yine ezilenler aynı… Aslında sosyolojik açıdan baktığımızda gerçekten kitabın içindeki mesajlar günümüze de ışık tutuyor. Tarih geleceğin yol göstericisidir. Belki bizim, bir zaman makinemiz yok geriye gitmek için ama bize miras bırakılmış harika kitaplarımız var… Okuyarak öğrenmek ve ders almak… Öyle büyük kalemler var ki, roman deyip geçemeyeceğimiz…

İşte Germinal’de her kitap gibi bitti bitmesine ama biterken hem sordu hem de sorgulattı… Dün, bugün ve yarın arasında bir çizgi…

Neydik, neyiz, ne olacağız!!!

Sevgilerimle;

YORUM YAZ
1 YORUM